İskitlerin Mutfak Kültürü

İSKİTLER

İskitlerin mutfak kültürü hakkında bilgilere Hesiodos, Hipokrat, Homeros ve Herodot’a kadar antikçağ yazarlarından öğrenmekteyiz. Bununlar beraber  İskit yazıtları ve kurganlarından çıkan buluntularla aydınlatılmaktadır. İskitlerin bıraktığı kültür mirası hakkında özellikle kurganlar ve yazıtlar çok önemli bilgiler vermektedir. Ne yemek yaptıkları hakkında detaylı bilgiye sahip değiliz. Fakat hangi ürünleri tükettikleri hakkında bilgiye ulaşmaktayız. Ben bu bilgilere Bahtiyar AYDIN hocanın “SAKALAR VE İSKİTLER gizlenen kök atalarımız”  kitabından faydalandım. İskitler hakkında detaylı bilgiler öne sunmuştur.

Neden Atatürk döneminde hazırlanıp okutulan ve içerisinde, 114 Batılı bilginin eserlerini barındıran Türk Tarih Tezi Atatürk’ün ölümünden sonra okullardan kaldırılmıştır ?

Ermeni ve Bizans tarihçileri 1071 tarihi için “İskitlerin Anadolu’ya yeniden dönüşüdür” demektedir. Örneğin Ermeni tarihçi Genceli Kiragos, 1241 yılında başlayıp 1264 yılında bitirdiği 10 ciltlik Ermeni Tarihi adlı eserinde “1071’de İskitler Anadolu’ya tekrar geri döndü” demektedir. O halde neden hâlâ okullarımızda Türklerin Anadolu’ya ilk giriş tarihi olarak 1071 tarihi okutulmaktadır.

Bu soruların cevabına ulaşabilirsiniz. Bende bir aşçı olarak Türk  mutfak kültürünü araştırmak için elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Gizlenen kök atalarımızın neler yediği hakkında sizlere bilgileri sunacağım. Başbuğ Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün sözü benim için bir misyon olacak

Türk milleti, tarihinle övün; çünkü senin ataların uygarlıklar kuran, devletler, imparatorluklar yaratan bir varlıktır. Sen, Anadolu denilen bu yurda sonradan gelme değil, ilk yerleşip uygarlık kuranların çocuklarısın. Fakat geleceğine güvenebilmek için bugün çalışman gerekir; çünkü yalnız tarih övüncü bir meziyet sayılmaz.

1 Kasım 1934

Mustafa Kemal Atatürk

İSKİTLERİN MUTFAK KÜLTÜRÜ

İskitler içinde birkaç grup vardı ve bunlardan birine “Çiftçi İskitler” denilirdi. Çiftçi İskitler soğan, sarımsak, mercimek, buğday ve darı eker, çoğunlukla tahıl ticareti yapardı. İskitler tahıl ticareti için başak şeklinde, balık ticareti için de balık şeklinde para yapmışlardır. Demek ki koyun, keçi, at eti yanında balık ve tahılla da beslenme vardır.

İskitlerin beslenme kültürüne dair Arap kaynaklarında da bilgiler mevcuttur. Yakubi’ye (IX-X. yüzyıl) göre Türklerin temel gıdaları kısrak sütüdür. At eti başta olmak üzere av etini de tükettikleri bilinmektedir. Gerdizî (X. yüzyıl) de Türklerin yiyeceklerinin süt ve av eti olduğunu, kış için -kurutarak- at eti biriktirdiklerini yazmıştır. İdrisi (XII. yüzyıl) de sayılamayacak kadar çok topluluğa sahip Türklerin çok miktarda at yetiştirdiklerini ve at etini hiçbir ete değişmediklerini kaydetmiştir. Yahudi Seyyah Tudelali Benjamin’in (XII. yüzyıl) Oğuz Türklerinin yaşam tarzları hakkında aktardığı bilgilere göre “Küffaru’t Türk” rüzgâra tapan, kırlarda yaşayan, ekmek yemeyen ve şarap içmeyen, hayatlarını çiğ, kurutulmuş et yiyerek devam ettiren bir halktır.”

Herodot “İskitler domuz beslemez ve etini de yemezlerdi” demektedir.

İskitlerde baharat kullanımını mezarlardaki kazılar sonucu ulaşmaktayız. 1950’de Altay dağlarındaki Pazırık’ta yapılan kazılarda İskit mezarı bulunmuştur. İskitler, ölülerini maydanoz, anason tohumu ve buhur için kullanılan ağaç kabuklarıyla birlikte gömülmüştür. Başka bir mezarda kenevir tohumu bulunmuştur.

KIMIZ

Sağlık için 14 koruyucu bakteri barındıran kımızı, Batılılar ilk defa 19. yüzyılın sonunda tanımış ve ilaç niyetine içmişlerdir. İskoç bir doktorun Moğolistan gezisinde tanıyıp öğrendiği ve 1885. yılında Londra’da kurduğu Kımız Enstitüsü’nde ürettiği kımızlar o yıllarda eczanede ilaç niyetine satılıyordu.

Tarihte atı ilk evcilleştiren İskitler olduğundan kımız üretimi de onların bir keşfi olarak kabul edilmektedir. Başta İskitler olmak üzere eski Türk toplumlarının hemen hepsinde kısrak sütünden kımız içme ve etçil beslenme kültürü bugüne kadar sürdürülmüştür. Keçi, koyun ve özellikle at yetiştiriciliği İskitler ve diğer Turan halklarında önemli bir yer tutar.

Antik Batı kaynaklarında; MÖ 9. yüzyılda Homeros’un İlyada ve Odysseia’sı; kuzeyin geniş düzlüklerinde yaşayan, kısrak sağan ve kımız içen dürüst insanlardan bahsetmektedir. Hesiodos’un şiirlerinde ise İskitler “skudai” olarak yer almıştır

İskitlerin Güney Rusya, Karpatlar ve İran yaylalarının kuzey alanlarında ve Ön Asya’da görülmelerinin nedeni olmuştur. Bu tez, eskiçağ Ön Asya belgelerinde verilen bilgilerle uyum göstermektedir.

AT ETİ ve KISRAK SÜTÜ

İskitlerin ve Medlerin iki türlü atları olduğu kabul edilmektedir. Bu atların bir grubu binmek için, diğer bir grubu da damızlık içindir.

Sicilyalı Diodoros, İskitlerin Bagistan şehrinde (İran) bir defada 160 bin at ürettiklerini aktarmıştır. Strabon, Ahamenidler döneminde Medlerin vergi olarak Perslere yıllık 3.000 at verdiklerini söylemektedir.

Görüldüğü gibi o devirlerin en değerli hayvanı savaşta ve barışta at olmuştur. Herodot’un aktardığına göre İskitlerin beslenme tarzında önemli yeri olan kısrak sütü-kımız içkisi de bu atlardan elde edilmektedir.

Scientific American ve diğer bazı bilim dergilerinde yayınlanan bir bilimsel araştırma ise Kazakistan’ın kuzeyindeki Botai kültüründe yaşayan Türklerin evcilleştirdiği atların günümüzden yaklaşık 5.500 sene önceye gittiğini ve kısrak sütüyle beslenme ve kımız üretiminin de buna bağlı olarak ortaya çıktığını kanıtlamıştır.

Hipokrat ise atlı arabalarla seyahat eden İskitlerin, haşlanmış et yiyip kısrak sütü içtiklerinden bahsetmektedir. Görüldüğü gibi Hesiodos, Hipokrat, Homeros ve Herodot’a kadar antikçağ yazarlan İskitleri tanımlarken “kısrak sütü içenler” tabirini kullanmıştır.

Kımızın İskitlerin temel besini olmasının yanında taşıdığı manevi değer Çinlilerin şiirlerine de yansımıştır. Han devrine ait (MÖ 206-MS 220) şiirlerin birinde Hunlarla ilgili olarak “Onlar Gök’e at şarabını (kımız) yerlere dökerek ibadet ederlerdi” denilmektedir.

Hunların büyük avcı olduğu, et yiyip kımız içtikleri söylenmiştir. Başka bir dizede “Hunların koyunları ve inekleri var ve kutlu at üretirler, tahılları yoktur, fakat et ve kımızla beslenirler” denilmektedir.

DİĞER TÜRK KAYNAKLARINDA KIMIZ

Manas Destanı’nda sürekli kısrak sütü-kımız, at eti ve balla beslenen insanlardan bahsedilmektedir.

Örneğin:

“Efendim Manas bu gece ateşte şişler görmüş Oğluna layık rüyalar görmüş, ‘Et hazırlatsınlar’ dedi. ‘Kımız da bol olsun’ dedi.”

Ya da:

“Büyük bir koyun pişirin misafire ikram edin Bal ile genç kısrak kımızı güzelce karıştırılsın.”

Ya da:

“Kısraklan sağ’ dersen, ‘Koyunları sağ” dersen, Eve mihman (konuk) geldiği vakit ‘kalk da kımız koy’ dersen Nasıl memnun olurum ben?”

Dede Korkut’ta da Oğuz oğullarının baş besini olarak koyun, at eti ve kımız baş köşededir:

“Aç görsem doyurdum. Çıplak görsem donattim. Tepe gibi et yığdım, göl gibi kımız sağdırdım. Dilek ile bir oğul zorla buldum…”

(…)

“Konuk gelince ben sana ‘kalk da kımız ver’ diyecek olur- sam, ‘bağlı kısrağı sağ’ diyecek olursam, ‘Koyunları sağ’ diyecek olursam, ‘kalk da kımız koy’ diyecek olursam…”

Hüseyin Namık ORKUN’a göre de Türklerin asırlardan beri içtikleri milli içkisi kımızdır. Eski Yunan, Çin, Roma, Iran ve Arap kaynakların satırlarına da yansıyan bu kültür, İskit kültürüdür ve günümüze kadar aktarılarak gelmiştir. Aynı zamanda bu, kültürel ögelerin yakından uzağa yöntemiyle takip edilmesiyle de Türk kültürünün İskitlere kadar bir bütünlük arz ettiğinin önemli bir kanıtıdır.

İskitler hakkında bilgi edinmek için

https://youtu.be/vweO35sW3IE

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir