Manevi velinimet “Aşçılar -2-”

16. yüzyılda yaşamış olan tarihçi ve şair Gelibolulu Mustafa aliye göre aşçılar velinimetttir.

Büyüklere hizmet edenlerin içinde hepsinden çok cefa çeken aşçılardır. Yolculukta ve oturakta, başkaları rahat edip dinlenirken onlar yemek pişirmek gibi güç bir işle bağlıdırlar ve onun telaşı içindedirler. Kısacası, büyüklere hizmet edenlerin asıl velinimetlerinden geçince, manevi velinimetleri de aşçılardır. Bunları el üstünde tutmak, kimi defa yüzlerine gülüp sakalına piyaz doğramak, bol bol bahşiş vererek kollamak gerekir. Buna başkalarından daha layık oldukları ve bunu daha çok hak ettikleri kesindir. Başkaları, bağ bahçe seyriyle yiyip içme cennetine girdiklerinde, aşçılar ocaktan uzak olmayıp tamu [cehennem] ateşinin yanında bulunmaya kendilerini vermişlerdir.

Aşçılığın manevi olduğu düşüncesi Mevlevilikte ve Bektaşilikte önemliydi ve mutfak onlar için kutsal bir yerdi. Mevlânâ’nın aşçısı Ateşbaz-ı veli o kadar saygı görüyordu ki, ölümünden sonra Konya’daki türbesi türbesi bir ziyaret yeri haline gelmiştir.

Mevlevi tekkelerindeki ocağa “Ateşbaz-ı Veli Ocağı” denmektedir.

İslam geleneğine göre Hz. Âdem ilk aşçıydı ve aşçılar locasının  piriydi. Ayrıca ilk çiftçi olarak ta bilinmektedir. Çünkü cennetten kovulduktan sonra Âdem ve Havva “ekme, çapalama, orak sallamaya” mecbur kılınmıştı. Cennetteyken Tanrı’nın verdiği nimetlerle beslenen Âdem ve Havva, cennetten kovulduktan sonra beslenebilmek için buğday yetiştirmek ve pişirmek zorunda kalmıştır ve Cebrail’in yardımıyla hazırladıkları ilk yemek, “baba çorbası” (yani insanoğlunun babası Adem’in çorbası) olarak bilinen buğday çorbasıdır. İnsan vücudu buğdayı ve diğer tahılları çiğ halde sindiremediğinden, Neolitik dönemde tahıl yemeye başlayan insanların bunları pişirmek zorunda olması, bu hikâyeyle bağdaşmaktadır.

Âdem ile Havva’nın yeryüzünde ilk kez buluştuğuna inanılan yer, Mekke’ye yakın Arafat Dağıdır ve orada Âdem Mutfağı (Matbah-ı Âdem) olarak bilinen bir mescit inşa edilmiştir. Muhtemelen erken on dokuzuncu yüzyılda Vahhabilerin yıktığı yapılardan biri olan bu bina, Kâbe ve civarını şema şeklinde gösteren, İstanbul’da Cezeri Kasım Paşa Camiinden sökülen bir çini panoda yer alır.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir