TARİHTEN SOFRAYA: ŞERBETİN YOLCULUĞU VE TARİFLERİ

Bu yazıda sizlere Osmanlı ve Selçuklu mutfağından miras kalan şerbetin izini daha eski Türk devletlerine kadar süreceğim. Ayrıca en sevdiğim iki şerbetin tarifini de sizlerle paylaşıyorum: Hibiskus şerbeti ve Kutadgu Bilig’de adı geçen gül şerbeti.

Siz en çok hangi şerbetleri seviyorsunuz? Yorumlarda buluşalım!

Bu yazıdan sonra daha önce yayınladığım ‘Türk Mutfağında Hoşafın Yeri ve Tarihi‘ yazısını da okumanızı tavsiye ederim.

Acılı kayısı hoşafı

Neden Artık Şerbet Tüketmiyoruz?

Şerbet, günümüzde daha çok Ramazan sofralarının bir parçası haline geldi. Oysa geçmişte yaz-kış demeden, sağlık için veya yemekle birlikte düzenli tüketilirdi. Ne yazık ki günlük hayatımızda yerini çoğunlukla gazlı içeceklere bıraktı.

Ancak bu durumu değiştirmek elimizde. Evlerimizde şerbet hazırlayıp çocuklara ve misafirlere sunarak hem geleneksel bir lezzeti yaşatabilir hem de daha sağlıklı alternatifler üretebiliriz. Çünkü gazlı içeceklerin aksine, şerbetler hem serinletici hem de doğal içerikleriyle vücuda faydalıdır.

Yazın bu bunaltıcı sıcaklarında kendimize bir iyilik yapalım: bir sürahi şerbet hazırlayıp dolaba koyalım. Soğuk soğuk içmek kadar güzeli yok.

En Sevdiğim Şerbetler

  • Taze reyhan şerbeti
  • Hibiskus şerbeti

 

İkisini de yapmak oldukça kolay. İşte hibiskus şerbeti tarifi:

Hibiskus Şerbeti Tarifi
  • Malzemeler:
    1 litre su
    1 su bardağı kurutulmuş hibiskus
    1 su bardağı şeker (damak zevkinize göre azaltabilirsiniz)
    Çeyrek limon
    1 adet çubuk tarçın
  • 1 çay kaşığı karanfil
Yapılışı:

Suyu kaynatın. Kaynadıktan sonra tüm malzemeleri ekleyin ve yaklaşık 10 dakika demleyin. Ardından ocaktan alıp soğumaya bırakın. Buzdolabında soğuttuktan sonra servis edin.

Şerbet Kelimesinin Kökeni

“Şerbet” kelimesi, Arapça “şrb” kökünden türemiştir. “Şarbat (شربة)” kelimesi “bir defada içilen içecek” ya da sadece “içecek” anlamına gelir. Bu kelime zamanla kültürler arası etkileşimle bizim mutfak literatürümüze de girmiştir.

İbn Fadlan’ın Sofrasında Şerbet

10. yüzyılda Volga Bulgarlarına elçi olarak giden İbn Fadlan, seyahatnamesinde Oğuz topraklarından geçtiklerini anlatır.

Bulgar Hükümdarı tarafından davet edildiği sofrada önce kızartılmış et yenmiş, ardından ‘sücü’ adı verilen bal şerbeti ikram edilmiştir.

Kutadgu Bilig’de Şerbet

11. yüzyılda yazılmış olan Kutadgu Bilig’de şerbet kelimesine rastlanmaktadır. Özellikle gül şerbeti, dönemin mutfağında yer bulmuştur.

Kuru, yaş meyve veya gül-balı, gül-şurubu, bütün bu içkileri kendisi (aşçıbaşı) yapmalı ve muhafaza etmelidir.

Biri şerbet hazırladı ve gül suyu kattı; biri lüzumlu gördüğü bir içki yapıp verdi.

Aşağıda, bu tarifin günümüze uyarlanmış halini bulabilirsi

Orta Asya ve göç yolu dönemi mutfağı kitabını yazarı Nevin HALICI kutadgu Bilig kitabındaki tarifleri bize günümüze uyarlanmış halini kitabında bizimle paylaşıyor.

Gül Şerbeti Tarifi (Nevin Halıcı’nın aktarımıyla)

Malzemeler:
– 50 gr kokulu gül yaprağı
– 1 su bardağı şeker
– 5 su bardağı su

Yapılışı:

Gül yapraklarının beyaz dip kısımlarını kesip ayıklayın. Yarı miktar şekeri ekleyerek ovun ve 1 saat bekletin. Kalan şekerle suyu kaynatın. Ilındıktan sonra gül yapraklarını ekleyin. Soğuduktan sonra tülbentle süzün ve ikram edin.

ŞERBET GELENEĞİ

Şerbet sadece bir içecek değil, bir gelenek ve kültürel bir mirastır. Osmanlı döneminde yemekle birlikte tüketilen soğuk içeceklere “soğukluk” denirdi. Yaz aylarında koruk ve bal şerbeti, kış aylarında ise tarçınlı sıcak şerbetler tercih edilirdi. Nar şerbeti ise misafire sunulacak en zarif ikramlardan sayılırdı.

Selçuklular döneminde ise bal ve şekerle yapılan şerbetler, misafirlere sunulan en değerli içeceklerdendir.
Sizi de Şerbet Yapmaya Davet Ediyorum.

Hibiskus ya da gül şerbetiyle başlayın. Hem ferahlatıcı hem nostaljik.

Siz en çok hangi şerbetleri seviyorsunuz?
Yorumlarda paylaşmayı unutmayın!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir