ANNEMİN AŞURESİNDEN SARAY SOFRASINA

Aşure: Paylaşmanın, Anıların ve Bereketin Tatlısı
Aşure, Muharrem ayının 10. gününe denk gelen özel bir günde yapılan ve paylaşarak yaşatılan bir tatlıdır. Malzemeleri hazırlanırken, pişirilirken, dağıtılırken ve yenirken hep geçmişe götürür insanı… Ben de her aşure yapıldığında çocukluğuma dönerim.
Evde annem aşureyi yaparken bir yandan dua eder, malzemeleri sırayla ıslatırdı. Ben ise sabırsızca sonuna odaklanırdım: Aşure pişecek, sonra ben afiyetle yiyeceğim! Ama önce görev vardı: Annem siniye kaselerle aşureyi dizer, birlikte komşuları gezer, aşure dağıtırdık. Komşular aşureyi kendi kâsesine boşaltır, bizim kaseyi yıkamadan geri verirdi. Bu geleneğin bereketi kaçmasın diye böyle yapıldığı söylenirdi. Eve döndüğümüzde en keyifli an başlardı: Aşure zamanı!
Her evin aşure yapma zamanı farklıdır ama genellikle Muharrem’in 10. gününden itibaren başlar. Bir keresinde okuldan gelip mutfağa girdiğimde tezgâhta beni bekleyen aşureyi görünce heycanlanmıştım. Tatlılara özel bir düşkünlüğüm var; bu yazıyı yazarken fark ettim ki, ben aşureyi gerçekten çok seviyorum.
Geçen gün iş yerinde müşterilere ikram etmek için aşure yaptık. Bazı yemekler sadece damakta değil, hafızada da iz bırakır. Aşure de öyle bir tatlı… Her kaşıkta bir anı canlanır.
Peki Aşure Neden Yapılır?
Türkiye’de aşure, dini ve kültürel birçok anlam taşıyan bir gelenek haline gelmiştir. Farklı kaynaklar ve inanç sistemleri bu tatlıya farklı anlamlar yüklemiştir:
1. Nuh Tufanı ve aşure
Aşurenin kökeni, Nuh Tufanı’na kadar uzanır. Rivayete göre tufanın 10. gününde, gemide kalan son malzemelerle bu tatlı yapılmıştır. Asurlular bu tatlıyı yalnızca yedi malzemeyle hazırlardı. Her toplum kendi inancına göre aşureyi farklı biçimlerde yorumlamıştır.
2. Kerbela Olayı ve aşure
Aşure Günü, aynı zamanda Hz. Hüseyin’in ve yoldaşlarının 10 Ekim 680’de Kerbela’da şehit edildiği gündür. Bu olay, İslam tarihinde büyük bir kırılma noktasıdır. Aşure, bu matem gününün simgesel bir ifadesi olarak da yapılır.
3. Mezopotamya’da Buğdayın Yolculuğu
Buğdayın Mezopotamya’da temel gıda haline gelmesi, kültürel ve dini yaşama da etki etmiştir. Buğday, bereketin sembolü olmuş ve zamanla aşure gibi tatlılara dönüşmüştür. Anadolu’dan Çin’e kadar birçok toplumda aşure benzeri “kutlama yemekleri” vardır. Tıpkı keşkek gibi…
Osmanlı ve Dünya Mutfağında Aşure
Osmanlı mutfağında aşure hem halk arasında hem saray sofralarında yer bulmuştur. 1835’te İstanbul’u ziyaret eden Alman şekercibaşı Friedrich Unger, bir saray sofrasında sunulan yemekler arasında “süzme aşure”yi de kaydetmiştir.
Aşure Benzeri Tatlılar:
Koliva (Hristiyanlar): Sade, kuru meyvesiz, genelde ölüler için yapılır.
Anuş Abur (Ermeniler): Baklagil içermez, Noel ve yeni yıl sofralarında yer alır.
Ba Bao Zou (Çin): Dövme buğday, pirinç, kırmızı fasulye ve tahıllarla yapılan, kuru meyvelerle süslenen ve yeni yılda sunulan bir tatlıdır.
Tüm bu örnekler, buğdayın ve paylaşımın farklı kültürlerde nasıl anlam bulduğunu gösteriyor.
Aşure sadece bir tatlı değil; paylaşmanın, hatırlamanın, geçmişle bağ kurmanın bir yoludur. Evlerde pişer, sokaklara taşar; kaselere değil gönüllere konuk olur.
Yapanlara kolay gelsin, yiyenlere afiyet ve şifa olsun.
Sağlıcakla kalın.
Yusuf YEŞİLÇİÇEK